#subscribebox{background:#576269;padding:20px;font-family:'PT Sans',sans-serif;} .widget_follow_subscribe .widget-detail{padding:36px 30px 40px} #subscribebox p{color:#fff;font-size:15px;text-align:center;font-weight:700} .follow-subscribe-social{margin:0 0 15px;padding:0 0 14px;border-bottom:#858585 solid 1px} .follow-subscribe-social ul{list-style:none;margin:0;padding:0;text-align:center} .follow-subscribe-social ul li{display:inline;margin:0 15px 0 0;border-bottom:none} .follow-subscribe-social ul li:last-child{margin:0} .follow-subscribe-social ul li a{font-size:17px;color:#cacaca;-webkit-transition:color .2s ease-in-out;-moz-transition:color .2s ease-in-out;-ms-transition:color .2s ease-in-out;-o-transition:color .2s ease-in-out;transition:color .2s ease-in-out} .follow-subscribe-social ul li a:hover{color:#fff} form.subscribe{margin-top:-7px} form.subscribe input{display:block;width:100%} .subscribe-email{height:45px;border:none;margin:0 0 10px;font-size:.928571em;background-color:rgba(255,255,255,0.2);text-align:center;color:#fff} .subscribe-email:focus{outline:0} form.subscribe .placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-ms-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input::-webkit-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-moz-placeholder{color:#fafafa} form.subscribe input::-moz-placeholder{color:#fafafa} .subscribe-button{height:45px;font-weight:700;font-size:16px;color:#fff;text-transform:uppercase;border:none;background-color:#e06666;-webkit-transition:background-color .2s ease-in-out;-moz-transition:background-color .2s ease-in-out;-ms-transition:background-color .2s ease-in-out;-o-transition:background-color .2s ease-in-out;transition:background-color .2s ease-in-out} .subscribe-button:hover{background-color:#29aae1} .subscribe-button:focus{outline:0} .creadit a{color: #A7A6A6; float: right; font-size: 8px;} Kitaplarım ve Ben : Kitap Blogu : Okudum Bitti- 144: Benim Adım Feridun || Mahir Ünsal Eriş

6 Kasım 2017 Pazartesi

Okudum Bitti- 144: Benim Adım Feridun || Mahir Ünsal Eriş





              Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı yine ilk defa okuduğum bir yazardan. Mahir Ünsal Eriş'in başka kitaplarını da kesinlikle okuyacağım. 

            En kısa zamanda filmi de izleyeceğim. Geçenlerde bir izleyecek oldum ama kitabı okuyayım diye erteledim. Aferin bana.:)  Kitap çok şekerdi, Murat Başol resimlemiş. Resimler de şahane. 

            Aşk acısından dibe vurmuş kahramanımız, on yedi gün boyunca depresyonun derinliklerinde çırpınıp sadece basit ihtiyaçları için bakkala gitmekten başka bir şey yapmamışken on sekizinci gün bir duş alıp hava almaya karar verir. Ve kendini Erdek'te bir düğünde davetsiz misafir olarak bulur. Bir yanlış anlama sonucunda da Feridun zannedilir. Geçici de olsa kalbindeki yaraya başkaları merhem olur. Tatlı ama hüzünlü bir öyküydü. Güzeldi. 

        Bütün yanlış anlamalar böyle güzel olsa keşke. Hani bazen insan kendi olmaktan yorulur ya, işte okurken ben de Feridun olsaydım dedim. :) Hiç tanımadığı insanların düğünlerine gidenler var mı aranızda. Gençken hem pasta yeriz, hem eğleniriz, kız tarafı oğlan tarafı, oğlan tarafı da kız tarafından zanneder arada kaynarız diye gitmişliğimiz oldu bizim de. 






... ''Yaşa, işe, güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlar. Kim olursan ol, senin saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun. Ağzını açsan, alevler püskürüverecekmişsin gibi, ciğerlerine damla damla kurşun eritiyorlarmış gibi. Kolay kolay geçmiyor, geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun. Yağmurlu havalarda sızlayan eski bir kırık gibi sızlayıp duruyor, kendini hatırlatıyor. Bir tadı, bir kokusu, bir eti var hatta, bir kütlesi; gelip göğsüne oturmasından belli. Kokusunu, kütlesini hesap edemiyorum ama bir tadı varsa bence o genizde kalmış greyfurt tadını andırıyor. Çok sevdiğin bir şeye benzeyen, ama o olmadığını da bal gibi bildiğin bir tat; acı, buruk, portakala benzeyecek neredeyse, değil ama işte. Hani kelime çok havalı olmasa, ''kekre'' diyeceğim. İstediğin kadar yutkun, üstüne istediğini ye, iç; geçmiyor, genzinden aşağı yuvarlanıp gitmiyor. Ne yediğinden anlıyorsun ne içtiğinden. Allah belanı versin.''



''Demek ki insan, yaşıyorsa nasıl olsa iz bırakıyor, bir zeytincinin paslanmış tabelasında bile olsa. İlla birilerinin kalbini dağlamanın lüzumu yok iz bırakmak için...''



''İnsan aşk acısı çekerken ne aptalca, ne çocukça şeyler düşünüyor! Bir kırılgan ergenlik, bir hülyalı, hicranlı hal gelip yerleşiyor aklının, dimağının tam ortasına...''



''Nereye gidersen git, aklını da, cesedini de yanında taşıyorsun...''



''Canım sıkıldı. Bütün bu olan bitenden, bütün bu yaşadıklarımızdan, yaptıklarımızdan, biriktirdiklerimizden, gördüklerimizden sonra illa ki ölecek olmak hakikati içimi burdu. Ölmek olmasa yaşamak ne güzeldi. Oysa insanlar sırf bir gün öleceklerini bildikleri için bu kadar çok seviyorlardı yaşamayı. Ondan neşelenip duruyorlardı böyle her vesileyle toplanıp. Hem de sen böyle, evde bir başına küflenmekten korkup el de olsa insan sesine hasret yollara vurmuşken kendini. Allahından, kitabından bulsun kim kimin hayalini, neşesini çalıp gittiyse. ''



''İnsan mutluluğa ne kadar acıkıyormuş meğer.''




İLETİŞİM YAYINLARI

1. Baskı 2016
40 Sayfa


1 yorum: